29 Temmuz 2012 Pazar

Sadece "sen"...

Soyun yavaş yavaş...

Önce "öfkelerini" bir kenara bırak...Affedebilmenin verdiği ferahlamayı yaşa,kollarındaki hafiflemeyi farket...Tahmin ettiğinden daha ağırlarmış değil mi?

Şimdi ise "başkaları kaçtığı için üzerine aldığın sorumlulukları" çıkar...Dünyayı tek başına kurtaramayacağını anlarken,omuzlarının gevşediğini ve dinlendiğini hisset...

Sırada "hırsların" var...Onları sıyırırken teninden,asıl değerli olanın 'sen' olduğunu hisset.Zihninin nasıl da berraklaştığını,kokuların daha belirgin,renklerin daha parlak olduğunu farket...

"Endişelerinden" kurtul şimdi de,ayaklarındaki prangalar açılırken,adım atma gücünü ve isteğini geri kazan...

Son olarak ise "pişmanlıklarını" çıkar vücudundan...Yüreğini sıkan el yavaş yavaş gevşerken,hiçbir şeyin tek taraflı olmadığını hatırla...

Şimdi ise hepsini tekrar giymeden önce son kez yaklaş ve bana bak...Ne gördüğünü sadece sen bileceksin,ancak şunu unutma...Aynalar asla yalan söylemez!


25 Temmuz 2012 Çarşamba

Son hamle...

Beni aldattın!Oysa ben senin herşeyindim...

Görebildiğin her renktim...Ağaçların verdiği yeşil huzurun bütün farklı tonları,çiçeklerin o benzersiz enerjisinin pembe,mavi,turuncu ve sarı kaynağıydım...

Alabildiğin binlerce farklı kokuydum...Küçük büyüleyici şişelerdeki sihirli formüllerden, denizin o muhteşem serinliğine kadar...

Duyabildiğin her sestim...Sana kim olduğunu ve nereden geldiğini hatırlatan ezanlar ve kilise çanlarından,ruhuna dokunan her notaya ve sevdiklerinden duyduğun her sözcüğe kadar...

Aldığın bütün tatlardım...Annenin tarhana çorbası,likörünü bütün hücrelerinde hissettiğin çikolata,ve yaptığın o 'mükemmel' ilk yemektim...

Dokunduğun herşeydim...Bazen çok sevdiğin annen,bazen ilk aşkın,bazen de aldığın mücevherin,araban,ya da ipek elbisendim...

Hepsinden önemlisi;ben senin aldığın nefestim,hayat kaynağındım...Yaşamının en önemli sebebi,mutluluğun,hüznündüm...

Ama sen bunları hiç farkedemedin ve beni defalarca terk ettin.Hatta bazen daha da ileri gidip benden tamamen vazgeçtin...Hüzünlerini "geçmişe",mutluluklarını "geleceğe" bağlayıp aslında benimle birlikte kendini de unuttun...

'Piyonların' uğruna 'vezirini' feda ettin,kazandığını zannederken aslında kaybettin...'Şahın' hala elindeyken,şimdi piyonlarını korkusuzca kullan ve beni geri almaya bak...Evet,ben senin 'vezirinim',en güçlü yardımcın,"bugün"ünüm...

22 Temmuz 2012 Pazar

En romantik kumar...

Benim olmaya cesaretin var mı?

En sıcak tutkularımda alev alev yanmaya,en serin huzurumda yavaş yavaş rahatlamaya;alınan bütün nefeslerin tek sebebi,görülen bütün rüyaların başrol oyuncusu olmaya;bazen büyük bir zevkle en sadık köle,bazen de istemsizce en zalim diktatör olmaya yetecek mi cesaretin?

Eğer güveniyorsan kendine,içeri gel,zırhlarını çıkarmama izin ver.Ellerim değecek yüreğine;enerjimin,pompalanan kanınla birlikte bütün hücrelerine ulaştığını hisset...Nabzın hızlanırken,sana o ihtişamlı masaya kadar eşlik etmem için elimi tut...

Evet,ben "aşk"ım,şimdi gözlerini kapat ve derin bir nefes al,oksijen ciğerlerini doldururken kalbinin sıkıştığını hisset ve zarlarını at...Ya vezir olacaksın,ya rezil!

6 Temmuz 2012 Cuma

Açık denizlere...

Bir havaalanındaydım.Küçüktü ama güzeldi...Hissediyordum,ben orada güvendeydim.Kusursuz ve bomboş pistlerde paten kaydım,endişe duymadan,özgürce...

Bir süre sonra ışıltılı uçakları görmeye başladım.Daha önce farkedemediğim...Her gün bir yenisini görüyordum,ve şaşkınlığıma engel olamayıp ağzım bir karış açık onları izlerken o kusursuz pistte tökezliyordum.

Bir gün onu gördüm.Mükemmeldi,beni tamamlayacak şık bir özgürlüktü...
Ve ona bindim.Ben hazırlanırken o daha da yükseldi.Paraşütümü takarken 'daha yükseğe' dedim,'bu yetmez!'

Hazır olduğumu hissettiğim an,bir kez bile duraksamadan kendimi boşluğa bıraktım...Hırçın rüzgarı bütün vücudumda hissederken paraşütümü açmaya çalıştım,yapamadım...Büyük bir hızla düşüyordum. Öleceğimi sandığım o uzun saniyenin sonunda kocaman,karanlık bir okyanusta buldum kendimi.

Yüzeye çıkıp derin bir nefes aldığım an bir el beni bileğimden çekti.Kurtulmaya çalışırken nefessiz kalıyordum,ciğerlerim çekiliyor,kalbimi sıkıştırıyordu.

Zaaflarım,tutkularım ve imkansız olacaklarına inanmadığım hayallerim çekiyordu bileklerimden... 'Hayır' dedim, 'hiçbirinizi bırakmam!'.Onları benimle yüzeye çekmeye çalıştıkça daha çok battım karanlıklara...

Ancak boğulacağımı anladığımda birkaçını bırakmaya karar verdim.Ve onlar karanlığa doğru uzaklaşırken ben,güneşin parlak ışıklarına yüzdüm...

Vazgeçmiş olmamın kalbime verdiği sızıyı,hayat veren oksijenle dindirirken güneşin sıcak ve samimi ışıklarını yüzümde hissettim...Ve uyandım! Yatağımda,büyük ve karanlık okyanustan çok uzaktaydım...Elimi kalbime götürdüm ve ıslak ruhuma dokundum...

Hissediyordum,daha pek çok kez,büyük ve karanlık okyanuslardan imkansız hayallerimi ve içimdeki çocuğun parçalarını bırakarak,biraz daha büyüyerek,daha da güçlenerek sağ çıkacaktım.Bir süre sonra ise benden geriye,hayallerine tapan bir çocuk değil, gerçekleriyle yaşayan bir kadın kalacaktı...

Ancak eğer bir gün umudumu ve aşkımı kaybedersem,bir kaşık suda boğulacaktım!

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Sen & Ben

Sen bir ruhsun,bu dünyaya gelme ve kendi hikayesini yazma şansı bahşedilen...Ve ben,sana verilmiş bir emanetim,bir ömür sana ait olacak olan...

Sen,bensiz görünmez ve hissedilmez,ama buna rağmen sonsuz;ben sensiz vasıfsızım...

Birlikteliğimiz mükemmelliğin simgesi,ancak alışıldığı için değeri bilinmeyen en büyük mucize. Ayrılığımız ise hüzün ve keder yüklü bir muamma.

İlişkimiz mi?Biraz platonik denebilir belki.Çünkü sen kendi destanını yazma şansına sahip sonsuz bir ışıkken;ben şimdilik senin görünen yüzün,çekip gittiğinde ise koca bir hiçim.

Ancak sen bu birlikteliği acı verici ve platonik hale getirirken tek bir nokta var göz ardı ettiğin...Evet belki sana bağımlıyım ama sen o destanı bensiz yazamazsın!

Çünkü ben;sana verilen en nadide enstrüman,en değerli armağan,ve en büyük şansım...

Ben senin görünmez kahramanın,bedeninim...

1 Temmuz 2012 Pazar

Her defasında,yeniden...

Uyanmaya çalıştı,soğuğu bütün bedeninde hissederken...Ağır göz kapaklarıyla mücadele etti sonra,ve gözlerini açtı yavaşça...

Ağır ağır kalkarken yerinden,sol göğsündeki ince,derin çizgiyi farketti.Dokundu...Ve herşey gözünün önünde bir kez daha canlandı..."Öfke"ydi bunu yapan,biliyordu.Her seferinde bambaşka bir suretle çıkıyordu karşısına,onu bu dünyadan silip atmak için,sanki hiç var olmamış gibi...

Soğuk,karanlık ve bomboştu oda.Yavaşça giyinirken duyabildiği tek ses kendi nefesiydi.Uzun koridordan ilerledi sonra,ışık sızan büyük kapıya doğru...

Ve dışarı çıktı,kapının yanındaki levhaya takıldı gözü;dört harf,tek sözcük,ve kocaman bir boşluk...'morg'.

Gülümsedi,biliyordu ki bu ne ilk seferdi ne de son olacaktı.Her gün,her dakika ölecek ve her öldüğünde geri dönmeyi başaracaktı...

Parlak güneşe çevirdi yüzünü ve derin bir nefes aldı.Tenine değen sıcaklığı ve hücrelerinde dolaşan oksijeni hissederken yenilendi...

Ve böylece "umut",bir kez daha hayat buldu...